Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nda Psikoeğitim

  1. Ana Sayfa
  2. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu
  3. Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nda Psikoeğitim
dikkat-hiperaktivite-psikoterapi
Erişkinlerde Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tedavisiyle ilgili olarak daha önce yayınlanmış klinik klavuzlarda farmakoterapi ile psikososyal müdahalelerin bütünleştilmesi gerektiği ifade edilmiştir (CADDRA 2011; Ebert, Krause ve Roth-Sackenheim 2003; NICE 2009; Practice_Parameters 1997). Bilişsel davranışçı prensipler temelinde yapılandırılan psikoterapi az sayıda randomize kontrollü çalışmada incelenmiştir (Emilsson ve ark. 2011; Hirvikoski ve ark. 2011; Safren ve ark. 2010; Solanto ve ark. 2010; Stevenson ve ark. 2002). Bununla birlikte yeni tanı almış olan birçok erişkin için ilk tedavi olarak psikoterapi zahmetli ve çetin bir tedavi seçeneğidir (Hirvikoski ve ark. 2011). Psikoeğitim ise sıklıkla daha az zorlayıcı ve daha uygun maliyetli bir tedavi seçeneğidir. Psikoeğitimin, hem hasta hem de yakınları için “tanı ve tedavi hakkında bilgi verme”, “baş etme ve sorun çözme becerileri geliştirme”, “emosyonel destek ve güçlendirme” hedeflerini içeren görece yeni bir tedavi seçeneği olduğu söylenebilir (Montoya ve ark. 2011). Erişkinlerde Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu dışında bazı psikiyatrik hastalıklar için psikoeğitim iyi yapılanmış ve kanıta dayalı bir tedavi yöntemi olarak değerlendirilmektedir (Dixon ve ark. 2001). Hasta yakınlarının bilgilendirilmesi ve desteğinin hasta üzerinde dolaylı olarak olumlu etkisi olmaktadır. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu için psikoeğitim çoğunlukla çocuk ve ergenler ile ailelerinde çalışılmış ve etkin bulunmuştur (Montoya ve ark. 2011). Hastanın davranışlarında, ebeveyn-çocuk ilişkisinin kalitesinde, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu hakkındaki bilgi düzeyinde ve tedavi uyumunda olumlu gelişmeler gözlenmiştir. Erişkenlerde yapılan bir çalışmada psikoeğitimin çok yönlü bir etkisi olduğu gösterilmiştir (Wiggins ve ark. 1999). Bu çalışmada yürütücü işlevlerde olumlu etkiler gösterilirken benlik saygısı üzerinde olumsuz etki görülmüştür. Tedavi klavuzlarında standart olarak tavsiye edilmesine karşın erişkinlerde psikoeğitim yeterince iyi araştırılmamıştır. Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu hastalarının tedavisinin önündeki en önemli ilk engel hastalığın yeterince tanınmaması ya da yanlış tanınmasıdır. Toplumda yaygın bir şekilde olduğu üzere hasta tarafından da bu bozukluk hakkında ya hiçbir şey bilinmez ya da yalnızca çocukluk çağında var olduğu düşünülen bir bozukluk olarak tanımlanır. Bu durumda hastalık hakkında bilgi sahibi olma, evvelemir tedaviye başvurup başvurmamayı belirleyici bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu söz konusu olduğunda psikoeğitim yalnızca tedavi sürecinin bir parçası değil, daha genel kapsamda var olan erişkin hastaların tedaviye başvurabilmesi için bütün toplumu kapsaması gereken bir eğitim süreci olarak görmek gerekir. Hangi ruhsal hastalık söz konusu olursa olsun ilk görüşme sırasında hastaya tanısı ve tedavisi hakkında bilgi verilmesi standart tıbbi uygulamadır. Eğer hasta hâlihazırda “tanısı” ile yaşamındaki ruhsal, bedensel şikâyetler, toplumsal mesleki işlevselliğindeki bozulmalar arasındaki neden-sonuç ilişkisinin farkında ise bu üzerinde durulan bir konu olmaz. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu söz konusu olduğunda çoğu zaman hasta yaşamındaki birçok farklı alandaki sorunla “DEHB tanısı” arasındaki ilişkiyi göremez. İlk görüşmenin sonunda “peki bu ilaç neyi düzeltecek?” sorusunu başka hiçbir bozuklukta olmadığı kadar duyarsınız? Cevap olarak eşiyle ilişkisinden, araba kullanma alışkanlıklarına, yaptığı yanlış alışverişlerle ekonomisine verdiği zarara kadar yani “bugün konuştuğumuz her şeyi” düzeltmesini beklediğimizi söylediğimizde hasta çoğu kez hayretle karşılık vermektedir. Bu adeta “hastanın kişiliğini değiştireceğimiz” gibi bir anlama gelmez mi? Oysa ilaçla tedavi ettiğimiz birçok başka durumda hasta ya moralinin, ya duyduğu seslerin, ya kaygı/korkusunun, yani belirli bir durumun ilaç tedavisiyle düzeleceğini düşünmektedir. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu hastalarında genellikle öğrenciler ya da bir sınava hazırlanmakta olup yalnızca “dikkatlerinin düzelmesini” bekleyen hastalar belki istisna kabul edilebilir. Gerçekten de bazı hastalarda tedavinin olumlu sonucu olan değişimler hasta tarafından olumsuz bir şekilde algılanabilmektedir. Örneğin tedavi öncesi arkadaş grubunun her zaman önde gideni olan, grubu sürükleyen, sürekli konuşarak ve aklına gelen her şeyi söyleyip “şaklabanlık” yapan hasta tedaviyle durulmuş, sakin birisi olmuştur. Arkadaşları kendisine “ne oldu sana, sen çok durgunsun” dediklerinde hasta rahatsızlık hisseder. Gerçekten de zaman zaman da başını derde sokan bu “hareketlilik” bir yandan da avantajlı olabilmektedir. Hastayla zaman zaman hastayla tedavinin artı ve eksilerinin tartışılması önemlidir. Bu gibi durumlarda ben hastaya tedaviyle değişebilecek durumların uzun bir listesini verip, hatta bu listende olmayıp kendisinin yaşadığı değişiklikleri de ekleyerek tedavinin “faydasını” yeniden hatırlamayı uygun buluyorum. Tedavinin başlangıcından bir süre geçtikten sonra da hasta tedavinin faydalarını unutabilir, benzer bir uygulamayla tedavinin faydalarını hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum. Çoğu zaman hastanın ilk görüşmenin sonunda, hekim tedavisini reçete edip eline verdikten sonra sorduğu bir soru da bu tedavinin “ne kadar süreceği” sorusudur. İlk görüşmede bu sorunun cevabı için de bir zaman ayrılması gerektiği akılda tutulmalıdır. Benim şahsen faydalı ve pratik bulduğum bir cevap “ilaca ne kadar devam edeceğimize seninle birlikte sen ilacın olumlu ve belki de olumsuz etkilerini gördükten sonra karar vereceğimiz” şeklindeki cevaptır. Ki, gerçekten de işin doğrusu budur. Farmakoterapiyle yaşamında dramatik bir değişim yani düzelme yaşayan hasta için artık bu sorunun cevabı çok daha kolaydır. Yukarıda anlattığım şekliyle psikoeğitim Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nda tedavi sürecinin olmazsa olmaz bir parçasıdır. Erişkin DEHB hastalarında psikoeğitim hakkında literatürde yok denecek kadar az araştırma sonucu yayınlanmamış olmakla birlikte konuyla ilgili detaylı bilgilerin sunulduğu çeşitli makale ya da rehber kitapçıklar yayınlanmıştır (Barkley ve Murphy 2006; Kooij 2003; Murphy 1995; Nadeau 1996; Nadeau 1994; Quinn ve Nadeau 2002; Safren ve ark. 2005a, b; Triolo 1999). Erişkin DEHB’de psikoeğitimin etkisini BDT’den ayrı olarak araştıran tek bir çalışma mevcut (Vidal ve ark. 2013). Bu çalışmada farmakoterapi almakta olmasına rağmen klinik olarak anlamlı semptomlar bildirmeye devam eden hastalara BDT ve Psikoeğitim uygulanarak karşılaştırılmış. Her seansı 2 saat olmak üzere üç aya yayılmış 12 seanstan oluşan grup formatı uygulanmış ve her grupta 7-8 katılımcı yer almıştır. Psikoeğitim grubundaki seansların içeriği şu şekildedir: 1. Mitler ve gerçekler; 2. Tanı ve özellikler; 3. Nedenleri ve tedavileri; 4. Bir aile üyesinin katılımının sağlanması; 5. Pozitif ve negatif belirtiler; 6. Gevşeme; 7. Planlama; 8. Problem çözme; 9. Dikkat; 10. Bilişsel davranışçı modelle açıklanması; 11. Davranışsal faktörler. BDT grubundaki seans içerikleri şu şekildedir: 1. Psikoeğitim; 2. Organizasyon ve planlama; 3. Bir aile üyesinin katılımı; 4. Problem çözme ve görevlerin bölünmesi; 5. Organizasyon; 6. Dikkatin geliştirilmesi; 7. Çevresel değişiklikler; 8. Davranışsal analiz; 9. İşlevsel olmayan düşünceler; 10. Bilişsel yeniden yapılandırma; 11. Ertelemeyle baş etme. İçerikte kısmen örtüşmeler olmakla birlikte, araştırmacılar BDT ve Psikoeğitimi birbirinden ayrımlaştırabilmek amacıyla, psikoeğitim grubunda pratik becerilerin yer almaması için özen gösterdiklerini ve ev ödevi vermediklerini, bilişsel davranışçı modeli teorik olarak anlatsalar da BDT grubundaki tedavi edici bileşenin Psikoeğitim grubunda yer almamasını sağladıklarını ifade ediyorlar. Sonuç olarak etki gücü yüksek olmamakla birlikte her iki grupta da DEHB’nin çekirdek belirtilerinde olduğu gibi, yaşam kalitesinde, aksiyete ve depresyon gibi komorbid semptomlarda da düzelme olduğu bu çalışmada gösterilmiş, psikoeğitim ve BDT grupları arasında istatistiksel bir fark saptanamamıştır. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu söz konusu olduğunda diğer psikiyatrik hastalıklarla karşılaştırıldığında görece daha fazla muhalif fikirlerin medya ve toplumsal düzlemde yayılmakta olduğunu görüyoruz. “DEHB’nin ilaç firmalarının icadı olan bir hastalık olduğu”, “DEHB tedavisinin insanın yaratıcılığını öldürdüğü”, “gerçek sıklığından çok daha fazla sayıda yani olması gerekenden çok fazla hastanın stimülan reçete edildiği”, “üniversiteyi bitirecek kadar eğitim görmüş bir insanda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olmasının mümkün olamayacağı” ve benzeri görüşler zaman zaman medya ve internette kendine yer bulabilmektedir. Hastaların çoğu için internet önemli bir bilgi kaynağıdır. Ancak internette yer alan bilgilerin erişkin dikkat eksikliği söz konusu olduğunda yetersiz olduğu, konuyla ilgili sitelerin konunun uzmanı akademisyenler tarafından hazırlanmadığı söylenebilir (Ersoy ve ark. 2015). Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tanısı konulan ve tedavisi düzenlenen hastanın çevresi ve yakınları tarafından internetten öğrenilen bu yanlış görüşler dillendirilebilir ve hastanın tedavi sürecini olumsuz etkileyebilir. Psikoeğitim bu “ön yargıları” ele alarak “tedavi uyumu”nu güçlendirecektir. DEHB’nin tedavisi için sunulan biofeedback, bitkisel tedaviler, bilgisayar programları gibi “mucizevi” tedavi yöntemleri, literatürden çok önce internette yerini almakta ve hasta tarafından hekime bu konularda soru yöneltilebilmektedir. Ya da hasta bu tedavi yöntemlerini denemek adına tedavisini aksatabilmekte ve kaynaklarını boşuna harcayabilmektedir. Başarısız her tedavinin hastanın zaten içinde bulunduğu çaresizlik ve “potansiyelini gerçekleştirememiş olma” duygusunu arttıracaktır. Psikoeğitim hasta ve yakınlarının benzeri konulardaki soru işaretlerine cevap teşkil eder. Hastaların sıklıkla sordukları sorulardan birisi de ilaç tedavisinin yanı sıra “konuşma tedavilerinin” uygulanabilirliğidir. Mevcut etkin psikososyal müdahaleler nelerdir? Koçluk, bilişsel davranışçı terapi, eş terapisi seçenekleri hangi hastalarda gereklidir? Bu tedavi yöntemlerinin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun çekirdek semptomlarına etkisi nedir? Psikoeğitim örneğin, eğer gerekliyse hastayı DEHB farkındalığı olan bir çift terapisine yönlendirerek, yanlış sorunlara (eşin aşırı kontrolcü olması gibi !!!) odaklanmış sonuçsuz uzun tedavi süreçlerinin hayal kırıklığından kurtaracaktır. DEHB’li hastanın bozukluğun iş ve kariyerinde, ilişkilerinde yol açabileceği sorunlar hakkında bilgilendirilmesi daha gerçekçi ve durumuna uygun kariyer planları yapmasına yardımcı olur ve ilişkilerindeki sorunlara yaklaşımını da olumlu etkiler. Örneğin yalnızca kendi katkısının farkındalığı bile eşiyle ilişkisinde eşini “kontrolcü” olmakla suçlamamasını sağlayabilir. Yıllar boyu DEHB’li biriyle yaşamanın bir eşi nasıl ister istemez “kontrolcü” olmaya zorladığını anlar ve kendi hesabına sorununu çözme motivasyonunu arttırır. DEHB’linin yaşamındaki hayal kırıklıklarından eşi ve birlikte yaşadığı insanlar da etkilenirler. DEHB’lilerin sağlıklılara göre daha çok boşandıklarını araştırmalar göstermiştir. Kimi zaman tedaviye böyle bir dönemde başvururlar. Eşlerin kendi sorunlarını ve baş etme stratejilerini paylaştıkları ve bilgi edindikleri grupların faydalı olduğu bildirilmektedir. Bu tür gruplara katılan eşlerle yapılan bir anket çalışmasında, DEHB’lilerin eşlerine ilişkinin iyiye gitmesine katkıda bulunan faktörleri toplam yüz puan olacak şekilde ifade etmeleri istendiğinde eşlerinin ilaç tedavisi almasına 30 puan verirken, bilgi sahibi olmaya 20 puan vermişlerdir (Pera 2013, sf.331). DEHB’li çocuk ve ergenleri hedefleyen aile psikoeğitim programların etkisini gösteren çalışmalar (Montoya ve ark. 2011) olmakla birlikte erişkin DEHB’lilerin yakınları için hazırlanmış psikoeğitim programları çok azdır. Hirvikoski ve arkadaşlarının (2015) eşleri dahil eden çalışması bilişsel davranışçı terapi temelli psikoeğitimin nesnel bakım verme yükü, endişe ve suçluluk duygularını azalttığını göstermiştir (sf. 89). Ersoy ve Ersoy (2015) çalışmasında toplumsal cinsiyet rollerinin DEHB’nin evlilik ve ilişkiler üzerindeki etkisinde aracılık ettiğini ileri sürmektedir. Henüz bir veri olmamakla birlikte, eşlerin dâhil olduğu cinsiyet rollerinin katkısının da dikkate alındığı bir psikoeğitim programının DEHB’nin evlilik ve ilişki sorunları üzerindeki olumsuz etkisini azaltabileceği düşünülebilir. Arthur Robin, “Erişkin DEHB Odaklı Çift Terapisi: Klinik Müdahaleler” isimli kitapta “Psikoeğitim” başlığı altında, özellikle Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’ndan kaynaklanan ilişki sorunları olan çiftler bağlamında psikoeğitimin ana hatlarını çizmektedir (s. 55-76). Robin, eşin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu semptomlarını “ilişkiyi önemsememe”, “tembellik”, “bencillik”, “pasif-agresif tutum” gibi olumsuz özelliklere atfedebileceğini ve psikoeğitimin bu olumsuzluklara aşırı odaklanmak yerine, “DEHB’si olan bireyin geştaltının nasıl olup da kişilik, yaşam deneyimleri, çevre, gen ve beyin kimyasının karmaşık etkileşimi olarak ortaya çıktığını” anlamasını ve çözüm odaklı bir dil kullanarak sorunları yeniden çerçevelemesini sağlayabileceğini ifade etmektedir. Psikoeğitim çeşitli formatlarda ve ortamlarda sunulabilir. Psikiyatri uzmanı tarafından yüz yüze verilebileceği gibi, telefon, e-posta aracılığıyla ya da internet üzerinden psikoeğitim verilebilir. Bireysel ya da grup formatında olabilir. Grup formatının bir avantajı bilginin farklı kaynaklardan geliyor olmasıdır. Sorunu bizzat yaşayan diğer hasta ve hasta yakınlarının deneyimleri, kimi zaman uzmanın görüşlerinden daha ikna edici olabilir. Hollanda’da deneyimli hastaların tedaviye yeni başlayanlara eğitim verdiği bir program hazırlanmış ve sonuçların yüz güldürücü olduğu rapor edilmiştir (Schuijers ve Kooij 2007). Danimarka örneğinde eğitim verecek olan hastalar program öncesinde uzmanlar tarafından ayrıca eğitilmişlerdir. Kooij (2013) özellikle farmakoterapi etkisini göstermeden önce hastaların dikkat sorunları nedeniyle çok fazla bilgiyi hazmedemeyebileceklerini hatırlatıyor ve uzmanlara kısa cümleler kurmalarını, açık uçlu sorulardan kaçınmalarını, tekrarlarla bilgiyi pekiştirmelerini, hem sözlü hem de yazılı bilgi sunmalarını tavsiye etmektedir (s.105). Tedaviden fayda gören hasta sonraki aşamalarda bilgiyi daha kolay ve hızlı bir şekilde işler duruma gelecektir. Psikoeğitim tedavinin başında hastalığın kabullenilmesine odaklanırken, tedavinin izlem aşamasında ise, tedavinin ne kadar devam edeceği, şikâyetler artarsa ne yapılabileceği gibi izlem sorunları hakkında psikoeğitim gerekecektir. Örneğin, genellikle hastaya faydalı olan dozu azaltmadan devam ettirmesi önerilir ve eğer ek olarak antidepresanların da kullanılması gerekliyse bu durum antidepresanlar için de geçerlidir. Sürecin başında hasta tanı almış olmaya rahatlama ya da öfke ve veya üzüntü ile tepki gösterebilir. Nihayet bir tanı almış olma yıllardır yaşanan sorunların çözülebileceğine dair bir umut kaynağı olur. Bir tanı almış olmak, değişmek zorunda olmak bazı hastalar için öfke ve üzüntüye neden olur. Her gün ilaç kullanmak zorunda oluşunu bir zayıflık olarak görebilir. Kooij (2013) hızlı etkili ilaçların günde iki üç kez kullanmanın hastadaki “hayatımı normal bir şekilde sürdürmek için bu ilaca bağımlıyım” düşüncesini arttıracağından uzun etkili ilaçların böylesi durumlarda tercih edilmesini öneriyor (s.105). Tedavinin başında “bu ilaç neyi düzeltecek” diye soran hastaya “seni bana getiren bütün bu konuştuğumuz sorunları düzeltmesini bekliyoruz” cevabının hastada “fazla beklenti” yaratması ileride hayal kırıklığı yaratabilir. Bu nedenle tedavinin yıllar boyu geliştirilmiş bazı davranış kalıpları ve alışkanlıkları değiştirmesinin zamana ve ilaca ek tedavileri gerektirebileceğini söylemek tedaviden beklentinin daha gerçekçi olmasını sağlayacaktır. Kooij, psikoeğitimde cevaplanması gereken ve sık sorulan sorulara örnek olarak şunları sıralıyor: 1. Tedavi edilmeyen DEHB’nin etkisi nedir? 2. DEHB moda bir tanı mıdır? 3. DEHB yalnızca batı dünyasında görülen bir sorun mudur? 4. DEHB büyümekle düzelen bir durum mudur, eğer öyleyse hangi hastalarda? 5. DEHB beyni nasıl etkiler? Sonuç olarak, erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu söz konusu olduğunda, her ne kadar henüz yeterli bilgi birikimi olmasa da psikoeğitim, tanı aşamasında ve tedavi sürecinde hasta ve hasta yakınlarının kafasındaki birçok soru işaretine yanıt veren, farmakoterapiye uyumu kolaylaştıran ve hasta / hasta yakınının daha etkin başa çıkma stratejileri geliştirmesine yardımcı olan bir psikososyal müdahale seçeneğidir. Referanslar: Barkley RA ve Murphy KR. (2006) Attention deficit hyperactivity disorder, A clinical workbook. 3. edisyon. Guilford Publications. CADDRA. (2011). Canadian ADHD Practice Guidelines (CAP-Guidelines) (3. edisyon). http://www.caddra.ca: The Canadian Attention Deficit Hyperactivity Disorder Resource Alliance. Dixon L, McFarlane WR, Lefley H, Lucksted A, Cohen M, Falloon I, Mueser K, Miklowitz D, Solomon P ve Sondheimer D. (2001). Evidence-based practices for services to families of people with psychiatric disabilities. Psychiatr Serv, 52(7), 903-910. Ebert D, Krause J ve Roth-Sackenheim C. (2003). [ADHD in adulthood — Guidelines based on expert consensus with DGPPN support]. Nervenarzt., 74, 939 –946. Emilsson B, Gudjonsson G, Sigurdsson JF, Baldursson G, Einarsson E, Olafsdottir H, ve Young S. (2011). Cognitive behaviour therapy in medication-treated adults with ADHD and persistent symptoms: A randomized controlled trial. BMC Psychiatry, 11, 116. Ersoy MA ve Topçu Ersoy H. (2015) Gender-Role Attitudes Mediate the Effects of Adult ADHD on Marriage and Relationships. J Atten Disord. 2015 Dec 20. pii: 1087054715618789. [Epub ahead of print] Ersoy MA, Ulcay M ve Topçu Ersoy H. (2015) Health Information-Seeking Behavior About Attention Deficit Hyperactivity Disorder and Analysis of Top Web Sites. Bulletin of Clinical Psychopharmacology; 25(2):178-82. Hirvikoski T, Waaler E, Alfredsson J, Pihlgren C, Holmstrom A, Johnson A, Rück J, Wiwe C,  Bothén P ve Nordstrom AL. (2011). Reduced ADHD symptoms in adults with ADHD after structured skills training group: Results from a randomized controlled trial. Behaviour Research and Therapy, 49, 175-185. Hirvikoski T, Waaler E, Lindström T, Bölte S ve Jokinen J. (2015). Cognitive behavior therapy-based psychoeducational groups for adults with ADHD and their significant others (PEGASUS): An open clinical feasibility trial. Attention Deficit Hyperactivity Disorder, 7, 89-99. Kooij JJS. (2013) Adult ADHD. Diagnostic Assessment and Treatment (3. Edisyon) Springer-Verlag London. Kooij JJS. (2003) ADHD bij volwassenen. Inleiding in diagnostiek en behandeling, in Dutch). (ADHD in adults. Introduction to diagnostic assessment and treatment. 2. Edisyon. Lisse: Swets & Zeitlinger Publishers. Montoya A, Colom F, ve Ferrin M. (2011). Is psychoeducation for parents and teachers of children and adolescents with ADHD efficacious? A systematic literature review. European Psychiatry, 26, 166-175. Murphy KR. (1995) Empowering the adult with ADD. In: Nadeau KG, editor. A comprehensive guide to attention de fi cit disorder in adults: Research, diagnosis, and treatment. Philadelphia: Brunner/ Mazel, Inc.; s. 135–45. Nadeau K. (1996) Adventures in fast forward. Life, love and work for the ADD adult. Brunner/Mazel. Nadeau KG. (1994) Survival guide for college students with ADD or LD. New York: Magination Press. NICE. (2009). Attention deficit hyperactivity disorder, The NICE Guideline on Diagnosis and Management of ADHD in Children, Young People and Adults: National Institute for Health & Clinical Excellence/The British Psychological Society and The Royal College of Psychiatrists. Pera G. (2013) Sen mi, Ben mi, Erişkin DEHB mi? Sevdiğiniz Birinde Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Olduğunda Lunapark Trenini Durdurmak. Psikoaktif Yayıncılık, İzmir. Practice_Parameters. (1997). Practice parameters for the assessment and treatment of children, adolescents, and adults with attention-deficit/hyperactivity disorder. Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry 36, 85S-121S. Robin AL. (2016) Psychoeducation. “Adult ADHD-focused Couple Therapy: Clinical Interventions. (ed. Gina Pera ve Arthur L. Robin). Routledge. Quinn P ve Nadeau K. (2002) Understanding women with ADHD. Silver Spring: Advantage Books. Safren SA, Sprich S, Perlman CA ve Otto MW. (2005a) Mastering your adult ADHD: a cognitive-behavioral treatment program client workbook (Treatments That Work). Safren SA, Sprich S, Perlman CA ve Otto MW. (2005b) Mastering your adult ADHD: a cognitive-behavioral treatment program therapist guide (Treatments That Work). Safren SA, Sprich S, Mimiaga MJ, Surman C, Knouse L, Groves M ve Otto MW. (2010). Cognitive behavioral therapy vs relaxation with educational support for medication-treated adults with ADHD and persistent symptoms: A randomized controlled trial. JAMA, 304(8), 875-880. Schuijers F ve Kooij JJS. (2007) (Adults with ADHD for each other. Support project). ADHD’ ers voor elkaar. Lotgenotenproject. Bilthoven: Vereniging Impuls. Solanto MV, Marks DJ, Wasserstein J, Mitchell K, Abikoff H, Alvir JM ve Kofman MD. (2010). Efficacy of meta-cognitive therapy for adult ADHD. The American Journal of Psychiatry. Stevenson CS, Whitmont S, Bornholt L, Livesey D ve Stevenson RJ. (2002). A cognitive remediation programme for adults with Attention Deficit Hyperactivity Disorder. The Australian and New Zealand Journal of Psychiatry, 36(5), 610-616. Triolo SJ. (1999) Attention deficit hyperactivity disorder in adulthood: a practitioner’s handbook. Philadelphia: Brunner-Routledge. Vidal R, Bosch R, Nogueira M, Gómez-Barros N, Valero S, Palomar G, Corrales M, Richarte V, Mena B, Casas M ve Ramos-Quiroga JA. (2013) Psychoeducation for adults with attention deficit hyperactivity disorder vs. cognitive behavioral grouptherapy: a randomized controlled pilot study. J Nerv Ment Dis. 201(10):894-900. Wiggins D, Singh K, Getz HG ve Hutchins DE. (1999). Effects of brief group interventions for adults with attention deficit/hyperactivity disorder. Journal of Mental Health Counseling, 21, 82-92.
Avatar

Mehmet Akif Ersoy

Şu Tarihten Beri Yazarımız:  19 Ağustos 2018

Psikiyatrik hastalıkların farmakoterapi (ilaç tedavisi) ve analitik yönelimli psikoterapi ile tedavisinde 25 yıllık deneyim.